Oysa toplumun gerçeklerini, sosyolojik olguları, içinde bulunduğumuz ruh halini bu haberleri okuduğunuzda görebilirsiniz.
Çoğu zaman yerel haber seviyesinde kalır ve ulusal bültenlerde, sayfalarda yer vermezler.
İşte
bir ara böyle bir habere denk geldim…
İnternet sitelerini ve gazete sayfalarını çocukluğumdan beri didik didik etmeyi seven biriyim.
Çok eskiden evlere günlük gazeteler gelirmiş.
İnsanlar abone olduğu gazeteyi sabah kapısından alır, güzelce okur, akşam gelince bir daha okurmuş.
Bizim çocukluk ve gençlik yıllarımızda bu alışkanlıklar geçmişte kalmıştı maalesef.
Yani öyle pek evine gazete alan, düzenli bir gazete takip eden yoktu.
Onun yerini ‘eski gazete’ alışkanlığı almıştı…
Yani ayakkabı boyarken altına sermek için, mutfakta bazı işlerde kullanmak için, sobalı evdeyseniz soba tutturmak için falan.
İşte bende gazete okuma alışkanlığı da bu gazeteleri okumakla başladı.
Eski tarihli yerel veya ulusal bolca gazeteyi oturup okuyordum kendi kendime.
***
Konuyu dağıtmadan söylemek istediklerime geleyim:
Yukarıda da değindim gibi bazı haberler veya gazete kupürleri kıyıda, köşede küçücük kalır ama verdiğimi mesaj veya gördüğünüz manzara toplumun tam merkezinden size bilgiler aktarır.
Okuduğum haberde alkol alan dertli bir vatandaş yüksek katlı bir evin damına çıkmış ve intihara kalkışmış.
Tabi anında aşağıda toplanan halk, genci ve yaşlısı fark etmeksizin akılsız kafalarıyla, akıllı telefonlarına sarılmışlar kayda alıyorlar.
İstisnasız nefeslerini tutarak cengaver savaş muhabiri edasıyla kaydını sürdüren vatandaş ‘ya atlar da o anı yakalayamazsam’ diye gözünü kırpmıyor.
Biliyorum kiminiz “E, bu mu gördüğün? buna alıştık artık, normal!” diyorsunuz duyuyorum.
Bununla bitmiyor mesele gördüklerimi aktarmaya devam ediyorum…
***
Bu sırada olay yerine vatandaşın eşi geliyor (ne yaşadığını elbet bilemeyiz) ve gayet sert ve yakışıksız bir tonlamayla “İn ulan aşağı, herkese rezil oluyoruz!” diyerek eşini azarlıyor ve bağırıyor.
Dediğim gibi eşinin yürek yangınını da bilemeyiz, çözemeyiz elbette bize kapalıdır.
Lakin olağanüstü bir durumda, intihar etmek isteyen ve alkollü olduğu için şuuru yerinde olmayan vatandaşın intihar girişimine karşı eşinin verdiği tepki de bu oluyor işte.
Şimdi yazının final bölümüne geliyorum…
***
Finalde vatandaşın babası var.
Finalde hepimizin babası var.
Finalde babalar var anlayacağınız...
Olay yerine gelen baba koşarak çatıya çıkıyor ve intihar etmek isteyen oğluna tek bir cümle kuruyor: “Ben varım oğlum!”
Bu cümleyi duyan oğlu intihardan vazgeçiyor ve koşarak babasına sarılıyor.
Hem baba, hem oğul gözyaşı döküyor ve bu üzücü olay bu şekilde sonlanıyor.
Haberi okurken-izlerken babanın “Ben varım oğlum!” cümlesiyle birden irkildim.
Bir evladın her daim babasının varlığını hissetmesi ne güzel şey, ne büyük bir nimet.
İnsana bundan daha büyük güç, kuvvet ve kudret veren şey var mıdır?
Düşünsenize belki her şeyiniz var para, pul, iş, meslek, araba…
Ama hayat sizi diyelim bir damın ucunda intihara sürüklemiş ama sizi oradan kurtaracak, “Ben varım oğlum” diyecek bir ses yok…
***
Küçük ve önemsiz bir haberi okurken bende bu duyguları ve izlenimleri bıraktı işte.
Bu vesileyle ahirete intikal eden tüm babalara Allah’tan rahmet dileyelim ve birer Fatiha okuyalım.
Haydi selametle.