Fedakarlık, bir insanın sahip olduğu en derin erdemlerden biridir. Bir şeylerden vazgeçmek kolay değildir; hele ki bu vazgeçiş, kendi mutluluğunu ya da rahatını başka birinin iyiliği için feda etmek anlamına geldiğinde. Fedakarlık, sevginin ve bağlılığın en saf biçimde ortaya çıkışıdır. Bir annenin uykusuz geceleri, dostun omzuna dökülen gözyaşı, sevdiğinin gülümsemesi için suskun kalışlar… Bunların hepsi fedakarlığın ince dokunuşlarıdır.
Gerçek fedakarlık karşılık beklemez. Onun ödülü, sadece sevdiğin birini mutlu görmek, iyiliğine tanıklık etmektir. Kimi zaman verdiğin çabanın farkına bile varılmaz. Ancak bu, fedakarlığın büyüklüğünden bir şey eksiltmez; aksine, fark edilmediğinde dahi içimizde bir huzur bırakır. Çünkü içten gelen bir fedakarlık, kişinin kendisini aşmasını sağlar ve yücelten bir mutlulukla doldurur.
Fedakarlık, karşısında sadece teşekkür bekleyen bir taviz değildir. O, karşılıksız verme sanatıdır. Bu yüzden fedakarlık, insanların hayatlarına anlam katan, onları daha derinleştiren bir erdemdir. Hayatın zorluklarıyla yüzleşirken, sevdiklerimizin iyiliği için yaptığımız her küçük hareket, bize dünyada bırakacağımız en güzel izdir.