search

Şimdi yeşillenmişti oralar

Daha şimdi yeşillenen bu diyar ile bayram arasında bir bağ kurdu. Lakin gönlün yeşertemedi, içini bir burukluk sarmıştı.

Şimdi yeşillenmişti oralar
13 ay önce yazdı.
151 Gösterim
0 Yorum



Bu yörenin türküleri diğer yörelere benzemiyor, farklı bir tadı ve lezzeti var.

Lafta böyle olsa da, işin aslında herkesin türküleri kendine güzel.

Sanırım lezzet katan şey ve diğerlerinden daha güzel bulma meselesi sana ait şeylerden bahsetmesi veya sana ait şeyleri hatırlatması olsa gerek.

Mesela senin oralardan akan bir ırmağın adının geçmesi.

Senin çaput bağladığın evliya yatırından söz etmesi.

Bahar gelince senin yürüdüğün yayla yollarını hatırlatması…

Türkülere farklı tat ve lezzeti veren şeyler bunlar işte.

Yoksa misal sen doğulu olsan ama en batıdaki birinin söylediği türküyü dinlesen hüzünlenmez misin, keyiflenmez misin, ağlamaz mısın, gülmez misin?

Hepsini de yaparsın.

Yemek gibi bir şey işte bu.

Senin köften güzel de, öbürünün pidesi kötü mü?

***

Mırıldandığı türkünün ardından aklına böyle şeyler geldi işte.

Türkünün analizi içine girmişti adeta.

Oysa şimdi yeşillenmişti bu diyar.

Yürüdüğü yollar, aştığı dik tepeler, etrafını dolandığı bahçeler…

Yeni yeni yeşilleniyordu.

Daha şimdi yeşilleniyordu.

Bozkırın ölü toprak rengi, kuru ve sarı otları değişiyordu.

***

Yürürken mırıldandığı türkü de adeta bu tabiat olayını hatırlatıyordu:

“Yaz gelirse sarı çiğdem uyanır

 Mor menevşe pembe güle dayanır 

Meyve bile dallarına güvenir 

Meyve dalı kadar hükmüm yoğumuş!”

Böyle düşünceler içinde aşmaya çalıştı önündeki dik tepeyi.

Şoseyi dolanmayı tercih etmişti, dik bayıra kendini vurmadı.

Aslında dik bayırı tırmanmak onun için daha kolaydı. Lakin hem türkü okumak, hem bayıra doğru tırmanmak nefesini tıkıyordu.

***

Sonra aklına bayram geldi…

Bir hafta önce geride bıraktığı bayramı hatırladı.

Daha şimdi yeşillenen bu diyar ile bayram arasında bir bağ kurdu.

Lakin gönlünü yeşertemedi, içini bir burukluk sarmıştı.

Kendine şu soruyu sordu:

“Daha kaç bayram gelebilirim buraya?”

Endişesi; daha şimdi yeşillenen bu güzel diyarda, ileride açacak bir kapı bulamayacak olmanın verdiği endişeydi.

Ya o zaman ne yapardı?

Elini götürüp işaret parmağıyla tıklatacağı bir kapı bulamama ihtimalinin sancısını hissetti yüreğinde.

***

Sonra bu ihtimal ve hislerin yersizliğini düşündü kendince.

Yarını bilmenin, düne dönmenin ihtimali olmadığını hatırladı.

Mukadderat sözcüğünü hatırladı.

İçini ısıttı bu sözcük.

Mukadderat…

Yarını Allah bilir.

Hani bir saniyesine hükmedememe meselesi…

 ***

Bunlarla içini rahatlatmıştı ki, şoseden dik tepenin başına ulaştığını gördü.

Tepenin arka sırtından aşağıdaki şirin göl ile gölün etrafında yayılan yünleri kırkılmış koyunları seyretti.

Diline bu kez ıslık ile başka bir türkü dolanmıştı.

Dedik ya daha şimdi yeşillenmişti oralar.

Sarı çiğdemler yeni uyanıyordu uykudan.











Yorum Yap

Yorum yazmak için üye girişi yapınız.